23 Ekim 2008 Perşembe

Yeni sitemin adresi

http://hikmet.freevar.com/egitim.html
Blogged with the Flock Browser

KANSERLE MÜCADELE VE ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ, KIRMIZI BİBER

Üzüm çekirdeği ve Kanser..
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kenan Kaynaş, üzüm çekirdeğinin insan bedeninde kanser oluşumunu önleyen, kalp, damar ve şeker hastalığına iyi gelen omega 3 ve 6 yağ asidi açısından çok zengin olduğunu bildirdi. Prof Dr. Kaynaş, bu nedenle üzümün çekirdeğiyle tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Kaynaş, "Bazı şaraplık üzüm çeşidi çekirdeklerinin yağı içerikleri ile yağ kalite özelliklerinin belirlenmesi" konusunda yaptıkları araştırmada, yetiştirilen 8 farklı siyah üzüm, 4 farklı beyaz üzüm çeşidine ait 20 adet çekirdeğin özelliklerinin ve yağ asidinin incelendiğini belirtti.

Yapılan araştırmada üzüm çekirdeğinde yüzde 80 esansiyel ve omega 3 ve 6 grubu yağ asitlerinden olan linoleik yağ asidi içerdiğinin ve üzüm çekirdeği yağının doymamışlık değerinin yüzde 90'lara yaklaştığının belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Kaynaş, şöyle dedi:

"Omega yağ asitleri kalp hastalıklarında, ikinci tip şeker hastalığında, çeşitli kanser (prostat, meme) vakalarında, obezitede ve iltihaplı eklem romatizması gibi hastalıkların önlenmesinde ve kandaki iyi kolesterol oranın yükseltilmesinde önemli rol oynamaktadır."

Prof. Dr. Kaynaş, üzüm çekirdeğinin E vitaminden 50, C vitamininden 20 kat daha güçlü etkiye sahip olduğunu, aynı zamanda üzüm çekirdeğinde tespit edilmiş en güçlü antioksidan etkinin olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Antioksidan özelliği ile insan vücudunda kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan sigara, alkol veya kirli havayla alınan zararlı maddelerin etkisiz hale getirilmesini sağlar."
------------------------------------------------------------------------------------------------

Doğal beslenme ve doğal bitkisel tedavi yöntemleri gün geçtikçe önem kazanıyor! Doğadan gelen besinlerin gücü de bir bir ortaya çıkıyor. Kanser tedavisinde Fitoterapi "nin önemi, Erciyes Üniversitesi "nde "üzüm çekirdeği" ile ilgili iki yıl süren deneysel çalışmaların sonunda kanıtlandı.

--------------------------

Erciyes Üniversitesi TIP Fakültesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr . Aysun Çetin iyibilgi"nin sorularını yanıtladı.

Araştırma için neden üzüm çekirdeği seçildi?

Üzüm (vitis vinifera) insanlık tarihi kadar eski ve çok çeşitli şekillerde tüketilen bir besindir.Üzüm çekirdeğinin içerdiği çok özel bir bioflavonoid olan proantosiyanidin ,

C vitamininden 20 kat, E vitamininden ise 50 kat daha güçlü bir antioksidandır. Başka bir deyişle üzüm çekirdeği bugüne kadar keşfedilen en güçlü antioksidanlardan biridir. Antioksidanlar, vücudumuzda kendiliğinden oluşan veya kimyasal ve radyasyon hasarı gibi dış kaynakların etkisiyle oluşan, vücuttaki normal hücreleri tahrip eden veya mutasyona uğratan serbest radikaller ile savaşır. Vücudumuzda antioksidanlar ile serbest radikaller denge halindedir. Şayet denge bozulur, olumsuz yöne kayarsa kanser başta olmak üzere pek çok Hastalıkla karşılaşabiliriz. Serbest radikaller yaşlanmanın da sebebidir.

Araştırmanın içeriği ve aldığınız ödülle ilgili bilgi verebilir misiniz?

Fareler biyolojik olarak insan vücuduna en çok benzeyen hayVanlardır. Karaciğer ise vücudun laboratuarı gibidir. Bizde üzüm çekirdeği özütünün kemoterapi ve radyoterapi uygulanan farelerin karaciğerinde antioksidan etkinliğini araştırdık. Araştırmamız sonucunda kemoterapi ve radyoterapi tahribatına karşı üzüm çekirdeğinin faydalı olduğunu bulduk.

Araştırmamız 14 Mart 2008 de Erciyes Üniversitesinin düzenlediği Geleneksel Gevher Nesibe Teşvik Ödülü Yarışmasında birincilik ödülü almıştır, aynı zamanda uluslararası Turkish Journal Of Gastroenteroloji ve American Journal of Chinese Medicine dergilerinde yayınlanmak üzere seçilmiştir.

Öncelikle kemoterapi ve radyoterapi gören hastaların ne gibi olumsuz etkilere maruz kaldığını öğrenebilir miyiz?

Kanser anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve yayılması ile karakteRize bir grup Hastalıktır. Kanser hücrelerinin normal hücrelere göre hızlı büyümesi ve çoğalması nedeniyle çoğu anti kanser ilaç bu tür özellik taşıyan hücrelerin yok edilmesi için geliştirilmiştir. Ancak bazı normal hücrelerde de benzer özellikler bulunmakta, bu hücrelerde kanser tedavisinden doğrudan etkilenmekte ve olumsuz etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu tür hücreler saç folikülleri , kemik iliği, sindirim ve üreme sisteminde bulunduğu için olumsuz etkiler daha çok bu bölgelerde görülür.

Hekim olarak gözlenen bu olumsuz etkilere yan etkiler demekteyiz. Yan etkiler kullanılan ilacın türüne, dozuna, hastalığın türüne ve hastanın yapısına göre değişiklikler gösterir. En sık görülen yan etkiler bulantı, kusma, saç dökülmesi ve yorgunluktur. Bunun dışında ağrı , enfeksiyon, kanama sorunları, nezle benzeri belirtiler, kabızlık veya ishal, el ve ayaklarda karıncalanma, titreme, uyuşukluk, cilt ve tırnak sorunları vb. pek çok yan etki gözlenebilir. Geç yan etki olarak da kısırlığa yol açabilir.

Radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında görülen yan etkiler ise uygulandığı organ ve dokulara göre değişmekle birlikte en sık iştahsızlık, bulantı ve kusmadır. Ayrıca ciltte tahriş, güneş yanığı benzeri kızarıklık, kuruma, pullanma, sulu cilt reaksiyonları, tedavi alanında geçici ya da kalıcı saç dökülmesi gözlenebilir.

Hastalar olumsuz etkilerden ne kadar zamanda kurtulabilirler ve bu zaman diliminde nelere dikkat etmeliler?

Erken yan etkilerin çoğu kemoterapi ve radyoterapi devam ettiği sürece oluşur ve tedavi tamamlandıktan sonra tamamen kaybolur. Bazılarının düzelmesi ise daha uzun zaman alabilir. Normale dönme süresi yine kullanılan ilaç türüne, miktarına ve hastanın durumuna göre değişiklik gösterebilir. Tedavi süresince hasta normal yaşantısına devam edebilir ama dinlenmeye de özen göstermelidir. Hasta bu süreç içerisinde özellikle beslenmesine çok dikkat etmelidir.

Dengeli beslenme yan etkileri azaltır. Yüksek proteinli besinler özellikle et, balık, süt, yoğurt, yumurta, baklagiller yenmelidir. Çok sıcak, çok soğuk, acı, baharatlı, ekşi gıdalar yenmemelidir. Yağlı besinlerden kaçınmalıdır. Eğer hastanın ishali varsa posa bırakan besinlerden de uzak durmalıdır. Bol sıvı alınması mesane ve idrar yolunda gelişebilecek mikrobik olayları önler. Bedeni yormayan egzersizler örneğin yürüyüşler hastanın fizik gücünü artırır. Diş çürüme riski arttığı için ağız hijyenine de dikkat edilmelidir. Tedavi aksatılmamalı, düzenli olarak tedaviye devam edilmelidir. Endişelendiren, rahatsız eden konular ise mutlaka Doktorla görüşülmelidir.

Tedavi sürecinde üzüm çekirdeği kullanırken nelere dikkat edilmeli ve nasıl kullanılmalı?

Bugüne kadar keşfedilen en kuvvetli antioksidanlardan biri olan doğal üzümün çekirdeğiyle birlikte çiğneyerek tüketilmesi özellikle kemoterapi ve radyoterapi alan kanser hastalarında çok faydalıdır. Hastalara tedaviye başlamadan önce üzüm çekirdeği tüketimine başlamalarını ve tedavi süresince de aşırıya kaçmadan beslenme öğesi olarak çekirdekli üzüm tüketmelerini tavsiye edebiliriz.

Kemoterapi ve radyoterapi sırasında hastalar enfeksiyona çok yatkın olduğu için tüketmeden önce kuru veya yaş üzüm taneciklerinin çok iyi yıkanıp temizlenmesi gerekir.

Fakat şunu da vurgulamak gerekir ki beslenme bir bütündür. Sadece üzüm çekirdeğini değil doğal yolla üretilmiş meyveler, sebzeler ve yüksek proteinli besinleri de diyette bulundurmalıdır. Dengeli beslenme önemlidir.

Üzüm çekirdeği genel olarak nelere faydalıdır, hangi kanser türlerinde kanser oluşumunu önleme özelliği var?

*Üzüm çekirdeği damarların kollajen dokusunu sağlamlaştırdığı için damar sertliği

ve damar sertliği ile ilgili çok sayıda hastalığı önler.

*Hipertansiyon, kalp krizi ve felç olasılığını minimale indirir.

*Kolestrolün düşmesine yardımcı olur.

*Diabetli ve varisli kişilere son derece faydalıdır.

*Gözü maküler dejenerasyon ve kataraktan korur. Sürekli bilgisayarın başında olan kişilerin göz sağlığının korunmasında da önemlidir.

*Diş çürüklerini önler.

*Cildin bağ dokusunda bulunan kollajeni sağlamlaştırır. Deriyi dinçleştirdiği, sarkmasına engel olduğu için kozmetik kremler de kullanılır.

*Damarları yenilediği için anti-aging etkisine (yaşlanmayı geciktirici etki)sahiptir. Yenilenen damarlar yaşlılığı geciktirir. Böylelikle ciltteki yaşlanma belirtileri azalır.

*Histamin salgısını azaltarak alerjiyi önler.

*İltihabi prostaglandinlerin sentezini azaltarak romatizmal Hastalıklar, ağrı ve endometrioz gibi durumlarda yararlı olur.

En önemlisi DNA hasarını azaltarak kanser oluşum riskini de minimale indirir. Bu nedenle tüm kanser tiplerinin önlenmesinde ve tedavisinde üzüm çekirdeğinin katkı sağlar.

Yukarda sayılan pek çok faydasından dolayı günde bir avuç ya da bir fincan dolusu kuru üzüm yenmesi tavsiye edilir. Özellikle kara üzümü ya da kurusunu yerken çekirdekleri mutlaka çiğnenmelidir.

Hastalanmadan sağlıklı yaşamak için neler önerirsiniz?

*sağlıklı yaşamanın ilk kuralı sağlıklı beslenmedir. Yapılan araştırmalarda kanser türlerinin %70"nin kötü diyetle bağlantılı olduğu, sağlıklı diyet ve beslenmeyle de kansere yakalanma oranının azaldığı gösterilmiştir.

*Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsüne göre günde 5 porsiyon meyve sebze yenmesi kanser riskini %20"den daha fazla düşürüyor, bu nedenle mümkün olduğunca çok miktarda ve doğal yolla yetiştirilmiş meyve sebze tüketmeye çalışın. Tüketmeden önce meyve sebzeleri çok iyi yıkayın.

*Yağsız beslenmeye özen gösterin. Kızartmaktansa besinleri haşlamayı, buharda pişirmeyi veya ızgarayı tercih edin.

*Rafine tuz tüketimini azaltın.

*Besinlerin tütsülenmesi, Tuzlanması, nitrit/nitrat gibi kimyasal koruyucularla işlenmeleri sonucu kansere yol açan bazı maddeler oluşur. Örneğin sucuk, salam, sosis, salamura et gibi yiyecekler çok fazla miktarda nitrit/nitrat içerirler. Bu tür besinleri çok tüketenlerin yanında

*C vitamini alması, üzüm çekirdeği tüketmesi koruyucu olabilir.

*Kırmızı et yerine tavuk, balık, kuru baklagiller tüketin. Sürekli kırmızı et yiyen kişilerin kanser olma riski, ayda bir kez kırmızı et yiyenlere göre 2.5 kat daha fazladır. Kırmızı et tüketeceğiniz zamanlarda ise suni yemle beslenmemiş hayVanların eti olmasına özen gösterin.

*Çavdar ,kepek,yulaf gibi lifden zengin besinleri tercih edin .

*Günde 2-3 bardak yağı azaltılmış süt için ve/veya süt ürünleri ile beslenin. Kefir gibi ürünlerde faydalıdır.

*Rafine gıdalardan olabildiğince uzak durun.

*Kimyasal koruyuculu hazır yiyecekler yerine doğal besinlerle beslenmeyi tercih edin.

*sigara içmeyin. Kanserin yol açtığı tüm ölümlerin % 30"u sigara ve diğer tütün ürünlerine bağlıdır.Günde 1-10 adet sigara içenlerde akciğer kanseri riski içmeyenlere göre % 20 fazladır.Çocuk kanserlerinin en önemli nedeni anne-babanın sigara içmesidir.

*Alkolden uzak durun.

*Günde en az 15 dakika spor yapın. Spor hem beden sağlınız için hem de endorfin dediğimiz mutluluk hormonunu salgılatarak ruh sağlığınız için çok faydalıdır. İdeal kilonuzda kalmaya çalışın.

*Ultraviyole ışınlar deride erken yaşlanma ve hasar oluşturarak cilt kanserine neden olabilir. Uzun süreli güneş altında kalmaktan kaçının.

*Kanserin ortaya çıkmasından sorumlu önemli diğer bir neden ise giderek artan çevre kirliliğidir. Çevre kirliliğinin kanser oluşumuna katkısı %10"u bulmaktadır. Bu nedenle temiz havası olan yeşil yerlerde daha çok vakit geçirin.

*Daha az strese girip daha çok huzurlu ve mutlu olmaya çalışın.

--------------------------------------------------------------------------------------------
üzüm çekirdegi ve posasindan elde edilen özün, mikrop ve bakterileri yok ettigini kanitladi, New York Times'e haber oldu.


Üzüm çekirdegi ve posasinin, mikroplar ve bakterilere karsi yok edici etkisi oldugunu, yaptigi arastirmayla kanitlayan Dr. Osman Sagdiç tip dünyasinin dikkatlerini üzerine çekti. The New York Times ve BBC, Dr. Sagdiç'in bulusuna genis yer vererek övgüyle söz etti. Kayseri Erciyes Üniversitesi (EÜ) Mühendislik Fakültesi Gida Mühendisligi Bölümü Ögretim Görevlisi Dr. Osman Sagdiç, yiyecek ve içeceklere belli oranlarda katilan ve insan sagligina zararli dogal olamayan koruyucularin (Nitrat, nitrit ve benzoik asit gibi) yerine, üzüm çekirdegi ve posasindan elde edilen özün, mikrop ve bakterileri yok ettigini arastirmayla kanitladi. Arastirmasini 'Journal of the Science of Food and Agriculture' isimli uluslararasi dergiye gönderen Dr. Osman Sagdiç bir anda dünya basinin ilgisini çekti. The New York Times ve BBC'nin genis yer verdigi Dr. Sagdiç, basarisinin sirrini dogal olan koruyucular üzerinde uzun süre yaptigi arastirmalara bagladi. Dr. Sagdiç sunlari söyledi: "Yiyecek ve içecekleri uzun süre taze tutmak için Dünya Saglik Örgütü'nün belirledigi oranda dogal olmayan koruyucular katiliyor. Bu koruyucularin fazla kullanilmasi halinde insan sagligina zararlari yapilan arastirmalarla tespit edildi"

-----------------------------------------------------------------

KANSER VE KIRMIZI BIBER

Acı kırmızı biberin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, özellikle kanser hücrelerini yok eden özelliği, İngiltere'de yapılan bir araştırmayla bir kez daha doğrulandı. 
Nottingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, jalapeno biberinin (acı kırmızı biber) içinde bulunan `kapsaisin` maddesinin, hücrelerin enerji üreten ısı odası mitokondriye saldırarak, kanser hücrelerinin ölümünü tetiklediği belirlendi. 

Araştırmaya göre, kapsaisindeki molekül ailesi vaniloidler, kanser hücrelerindeki protein gelişimine engel olarak `apostosis`i veya hücre ölümünü tetikliyorlar. Vaniloidler, bunu yaparken, etraftaki sağlıklı hücrelere zarar vermiyorlar. 

Kapsaisin etken maddesini akciğer ve pankreas kanser hücrelerinde deneyen bilim adamları, bu etken maddenin tümörlü hücrenin tam kalbine saldırdığını belirterek, `Tüm kanserlerin (Aşil topuğunu) keşfettiğimizi düşünüyoruz` diye konuştular. 

Araştırmaya başkanlık eden Timothy Bates, kanserli hücredeki mitokondrinin biyokimyasal yapısının normal hücrelerdekinden çok farklı olduğunu kaydetti. 

Bates, bir doz kapsaisinin bir kanser hücresinin apostosise girmesine yol açtığını, ancak normal hücrede bu sonuca yol açmadığını belirterek, `Bu, kanserli hücreleri doğuştan diğerlerinden ayıran ve savunmasız olduğunu gösteren bir durum` dedi. 

Türkiye'de sıklıkla tüketilen acı kırmızı biberde de yoğun olarak bulunan alkaloid madde kapsaisinin başta kanser olmak üzere birçok sağlık sorununda olumlu etkiye sahip olduğu hekimlerce daha önce dile getirilmişti. 

TÜRKİYE VE ABD'DEKİ ÇALIŞMALAR 

Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi'nde geçen yıl yapılan bir araştırmada da acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloid madde kapsaisinin, kanser başta olmak üzere birçok sağlık sorununda olumlu etkiye sahip olduğu belirlenmişti. 

Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necat Yılmaz, çalışmalarının sonuçlarına göre, kırmızı biberin içerisinde bol miktarda bulunan kapsaisin maddesinin insan sağlığı üzerine birçok olumlu etkiye sahip olduğunu belirlediklerini ifade etmiş, `Ağrı kesici ve iltihap çözücü etkisini P- maddesi yok ediyor, kanser önleyici etkisini ise içindeki kırmızı karotenoid maddesi sağlıyor. Ayrıca kırmızı biber kolesterol düşürücü, mide asidini düzenleyici ve mikrop öldürücü etkilere sahip. Sanıldığının aksine kırmızı biber zayıflatıcı etki de gösteriyor` diye konuşmuştu. 

Yılmaz, bu faydaların sağlıklı kurutulmuş ya da taze yenilen kırmızı biberde görüldüğünü bildirmişti. 

ABD'nin Los Angeles kentindeki Cedars-Sinai hastanesi Kanser Enstitüsü ve Kaliforniya Üniversitesi' nde yapılan bir başka araştırmada da kırmızı biberin içinde yoğun olarak bulunan ve acılığını veren kapsaisinin, prostat kanseri hücrelerini yok eden etkisi ortaya çıkarılmıştı. 

Los Angeles'taki Cedars-Sinai Hastanesi Kanser Enstitüsü ve California Üniversitesi' nde yapılan araştırmaya göre, acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloid madde kapsaisin, kanserli prostat hücrelerine enjekte edildiğinde, bunların parçalanarak yok olmalarını sağlıyor. 

İSOT-CAPSİCUM- ANİTUM 

Türkiye'de isot (ısı otu), bilim çevrelerinde ise `capsicum anitum` adıyla bilinen kırmızı acı biber, sevilerek tüketilen ve kültürü yapılan bir bitki. 

Anavatanının Meksika olduğu sanılan ve Azteklerin yazılı belgelerinde söz ettikleri kırmızı acı biber, Avrupa'ya 15. yüzyılın sonlarında geldi, 16. yüzyılda kıta ülkelerine ve Osmanlı topraklarına yayıldı. 

Kırmızı biberi en çok tüketen ülkelerden olan Hindistan'a ise bu bitki 17. yüzyılda Portekizliler tarafından ulaştırıldı. Hint ve Meksika mutfağında çok sık kullanılan kırmızı acı biber, Türkiye'de en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetiştirilmekte ve tüketilmekte. L.T. Tresh adlı bilim adamı, 1846 yılında bibere acılığı veren maddenin kristal yapısında olduğunu tespit ederek, adını `capsaicin-kapsaisi n` koymuştu.

"…Zeytinyağı doğallıktır, sağlıktır, lezzettir... Binlerce yıllık bir kültürdür... Hayattır... Sıkılan ilk danedir, süzülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir... Alınteridir... Sevinçtir... Mutluluktur...Zeytinyaği yaşama biçimidir... Sadakattır... Tutkudur... Berekettir... Ciddiyettir... Zeytinyaği bizim için bir gelenektir..."

 

HALDUN KESKIN BUTIK URETIM DOGAL GIDALAR

SOGUK SIKIM  TAS SISTEM  SIZMA ZEYTINYAGI & ZEYTIN & SABUN

 KATKISIZ EV SALCASI & CICEK BALI & EV ERISTESI & TARHANA & EV PEKMEZI (KECI BOYNUZU VE KARA UZUM)

Türkiye'nin eve Teslim Perakende Butik Zeytinyağcısı " İsterseniz 1/2 Kilo, İsterseniz 18 Kilo "

www.zeytin.cjb.net. 0236 414 44 36 & 0532 265 89 00

Merkez Çarsi. 50. Sokak. No : 6 AKHISAR

                                                                          AKHISAR VD. 548 000 4227

Zeytinyağı dostuysanız, ürünlerimizin özellikleri, fiyatları ve teslimat bilgileri konusunda bilgi sahibi olmak istiyorsanız,

Lütfen keskinlergenpa@gmail.com adresine "KAYIT" konulu ileti atın.


Blogged with the Flock Browser

DOSTUMUZ KEKİK

KEKİK VE FAYDALARI....

 

Kekik dostumuzla yakından tanışıyorsunuzdur. Yüzyıllardır süre gelen bir gelenek gibidir kekik kullanmak. Aromatik yapıları biz insanları hep çekmiştir. Kekik uçucu yağının halk arasında kullanımı baya yagındır. Kekik suyu kullanımı (aslen bu su kekiğin yağ altı suyudur.) bu senelerde daha da artmıştır. Özellikle bayanlar kilolarını muhafaza etmek biraz daha zayıflamak amaçlı kullanmaktadırlar.

Doğanın şifalı elinin her zaman üstümüzde olduğunun küçük bir göstergesi kekik. Hangimizin mutfağına girmemiştir, salatalarımıza yemeklerimize aramasıyla hoşluk katmamıştır. Eminim herkesin mutfağında ufakta olsa bir yeri vardır. Özellikle et yemeklerinde, sebzelerden de kabak yemeğine ne de güzel yakışır. Salata sosuna karıştırılan bir tutam kekik damağımızda ne de hoş bir tat bırakır. (Laf aramızda ben bayılırım kekikli salataya.)

kekik sıcak bir bitkidir doğasıyla. Hepimizin içine aramosını yayar.Yapısı gereği de güneşi ve sıcağı seven bir bitkidir. Sıcak topraklarda yetişir. Bodur bir bitkidir. Türkiye'nin her yerinde yetişebilen bir bitkidir. Her yörenin kekiği farklı yapıdadır. İçeriğindeki kimyasal maddelerin oranı yetişme yerine göre değişmektedir ama genel özellikler aynıdır.

Kekik çok rahat bulunabilen bir bitkidir.Ormana çıktığınızda toplayabileceğiniz, pazardan yaş halde alıp kurutabilir ya da marketlerden kurutulmşunu alabilirsiniz.Evinizde saksınızda bile yetiştirebilirsiniz.:)

 

Elimizin altındaki dostumuzun faydaları nelermiş dediğinizi duyar gibi oldum;) hemen yazıyorum...

Yazacaklarımı bizzat uyguladım,iyi geliyor tavsiye edilir;)

Çayının yapımı çok kolay ve ferahlatıcı bir etkisi var, sinirleri yatıştırıcı, mideyi rahatlıcıdır. Boğaz tahrişi, öksürük, gribal enfeksiyonlarda kullanılmasını tavsiye ederim.

Sabahları bir bardak kekik çayını içtiğinizde vücudunuzda iyi ve güzel şeylerin harekete geçtiğini hissedeceksiniz. Özellikle soğuk havalarda şifa niyetine hasta olmasanızda için bence.

Gargara biçiminde de kullanabilirsiniz kekiği. Bronşit ve öksüreğe iyi gelir. Ağız yaralarını geçirmeye birebirdir. Mutlaka deneyin faydası olacaktır. İster çay gibi için, ister gargara yapın. Günde iki üç bardak içimi yarayı iyileştirir. Ders çalışanlara tavsiye, zekanızı açmak için kekik kullanabilirsiniz. Çayını normal demleme şeklinde yaparsanız daha güzel olur. 

Alkol bağımlılığına karşıda kullanımı vardır. sara hastalığında kullanılabilinir.

Kekik romatizmal ağrılara da iyi gelir. zayıf ve solgun Çocukara kekik banyosu yaptırılabilir, yetişkinlerde banyosunu yapabilirler.

 

UYARILAR : Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle  guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.

 

Kullanım biçimleri:

 

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

 

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

 

Kekik  Tentürü : Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

 

Bitki yastığı:  Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

 

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır.  Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

 

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.

 

Hepinize faydalı olması ve kullanmanız dileğiyle. sevgilerimle.....

"…Zeytinyağı doğallıktır, sağlıktır, lezzettir... Binlerce yıllık bir kültürdür... Hayattır... Sıkılan ilk danedir, süzülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir... Alınteridir... Sevinçtir... Mutluluktur...Zeytinyaği yaşama biçimidir... Sadakattır... Tutkudur... Berekettir... Ciddiyettir... Zeytinyaği bizim için bir gelenektir..."

 

HALDUN KESKIN BUTIK URETIM DOGAL GIDALAR

SOGUK SIKIM  TAS SISTEM  SIZMA ZEYTINYAGI & ZEYTIN & SABUN

 KATKISIZ EV SALCASI & CICEK BALI & EV ERISTESI & TARHANA & EV PEKMEZI (KECI BOYNUZU VE KARA UZUM)

Türkiye'nin eve Teslim Perakende Butik Zeytinyağcısı " İsterseniz 1/2 Kilo, İsterseniz 18 Kilo "

www.zeytin.cjb.net. 0236 414 44 36 & 0532 265 89 00

Merkez Çarsi. 50. Sokak. No : 6 AKHISAR

                                                                          AKHISAR VD. 548 000 4227

Zeytinyağı dostuysanız, ürünlerimizin özellikleri, fiyatları ve teslimat bilgileri konusunda bilgi sahibi olmak istiyorsanız,

Lütfen keskinlergenpa@gmail.com adresine "KAYIT" konulu ileti atın.

Blogged with the Flock Browser

KORUYUCU MADDELER SAĞLIK DÜŞMANI

Koruyucu Maddeler Sağlık Düşmanı   


Dr. Cem Kınacı

Uluslararası Otizm Enstitüsü'nün Türkiye'deki tek üyesi olan nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı'nın otizmle ilgili çalışmaları yurtdışında da ses getiriyor. Alman Hastanesi'nde görev yapan Kınacı'nın sistemi, otizmin bilimsel ve etkili tedavi yöntemlerini içeren DAN Protokolü (Otizmi Şimdi Yen!) ile birlikte 'Ata Kınacı Protokolü' adı altında kendi oğluna uyguladığı yöntemleri de içeriyor.

Market raflarından rahatlıkla alıp tükettiğimiz birçok hazır yiyeceğin içeriğinde, raf ömrünü uzatmak için konulmuş koruyucu katkı maddeleri bulunuyor. Gıda ürününün içinde bozulmaya sebep olacak mantar ve küfleri öldüren bu maddeler, vücuda girince aynı tahribata devam ediyor.

Gıdaların parçalanıp kan yoluyla organlara dağıtıldığı bağırsaklarda bulunan iyi mantar ve bakterileri de yok eden katkı maddeleri, bağırsağın süzme kabiliyetini azaltıyor. Bu yüzden dışarı atılması gerekirken kana karışan toksik (zehirli) maddeler ve kurşun, civa, alüminyum, uranyum, arsenik gibi ağır metaller vücuda yayılıyor.

Nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı, birçok hastalığa bu ağır metallerin sebep olduğunu söylüyor. Çünkü metaller başta beyin, karaciğer, böbrek, kemik iliği olmak üzere yağ oranı yüksek dokulara yerleşiyor. Yerleştiği dokuyu hasara uğratan ağır metallerin vücuttan atılması, uzun bir tedavi sürecini gerektiriyor. Ayrıca, tahribat sonucu bağırsakta iyi mantar ve bakteriler azaldığı için gıdalardan vücuda girmesi gereken, zehirli maddelerden temizleyici vitamin ve mineraller yeterince geçemiyor.

Vücuttan atılamayan zehirli maddeler karaciğerde hasar oluşturursa siroz, kemik iliğinde birikirse lösemi, beyinde yerleşince bulunduğu bölgeye göre otizm, epilepsi, alzheimer, demans, migren adı verilen hastalıklara sebep oluyor. Bunların hastalık değil sonuç olduğunu belirten Dr. Kınacı, asıl sorunun bağırsak geçirgenliğinin bozulması olduğunu söylüyor. Bu durumun tedavisi için öncelikle doğru beslenmeye başlamak gerektiğini vurgulayan Dr. Kınacı şöyle konuşuyor:

"Türklerin yüzde 45'inde GSH1 geni hiç bulunmaz. Bu gen glutatyon denilen vücudun en güçlü antioksidanının kontrolünü sağlar. Tek başına bu gen kontrol etmiyor; ama bunun eksik olması vücudu temizleyen antioksidanların yeterince üretilememesine sebep oluyor. O yüzden Türkler kefir, yoğurt, turşu, boza, şalgam gibi antioksidanları dışarıdan sürekli almaya çalışmış. Son zamanlarda hastalıkların artmasının sebebi, zaten böyle bir genetik altyapısı olan bir milletin çok fazla toksik madde ile bir araya getirilmesi neticesinde bir patlama yaşanmasıdır. Bir an önce doğal ürünlere geri dönmemiz, raf ömrü uzatılmış her türlü üründen uzak durmamız lazım. Burada hanımlara çok iş düşüyor. Hazır almak yerine yiyeceklerini kendileri yapmalı, koruyucu katkı maddesi içeren ürünlerden ailelerini uzak tutmalılar."

Hastalıkların tek bir sebebe bağlı olmadığını, genetik yatkınlık ile birlikte çevreden damla damla gelen olumsuz etkilerin vücut dengesini bozduğunu ifade eden Dr. Cem Kınacı, son yıllarda damlaların çoğaldığına dikkat çekiyor.

Ağır metal tedavisi yapacak uzman yok

Vücudu ağır metallerden temizlemek için bazı ilaçlar kullanılıyor; ancak Dr. Cem Kınacı, yeni nesil doktorların 'chelation' denilen bu tedavi şeklini bilmediklerini, bu alanda yetişmiş insan olmadığını iddia ediyor. Dr. Kınacı, "Ani zehirlenmelere müdahale ediliyor; ama yavaş yavaş madde birikerek oluşan zehirlenmelerde tedavi değil, tanı bile konamıyor. Çünkü böyle bir eğitim yok. Fizyopatoloji diye bir ders vardı, eğitimden kaldırıldı. Bu tıp eğitiminin dibine konulmuş bir dinamittir." diyor.

Ağır metaller vücuda nasıl giriyor?

Ağır metaller pek çok kaynaktan alınıyor ve sanayileştikçe bu kaynakların sayısı hızla artıyor. Motorlu araçların yaydığı egzoz gazları ve kurşun borularla evimize ulaştırılan sular, en başta sayabileceğimiz ve en sık karşılaştığımız örnekler.

Talyum: Kalp kaslarını tahrip ediyor. Cips ürünlerinde çok fazla bulunuyor.

Uranyum: Sarı rengin hâkim olduğu, sarı boya içeren maddelerin eşyaların fazla olduğu evlerde ve bazı balıklarda var.

Alimünyum, antimon: Çocukların pek çoğunun ağzına aldığı silgide vardır.

Arsenik, kurşun: Tahta boyalı oyuncaklarda var. Laminant parkeler preslenirken içine arsenik içeren yapıştırıcı koyuluyor. Gün boyu arsenik buharlaşıyor ve ortamda solunarak vücuda giriyor.

Cıva kaynakları: Egzoz gazları, böcek ilaçları, amalgam (siyah renkli) diş dolguları, içme suları, keçe, kulak ve burun damlaları, bazı aşılar, kontakt lens solüsyonları, çamaşır yumuşatıcıları, deniz ürünleri, talk pudra, bazı kozmetikler, ahşap koruyucuları, yer cilaları ve parlatıcıları, bazı sıkılaştırıcı kremler.

 http://www.kritik-analitik.com/Default.aspx

 

"…Zeytinyağı doğallıktır, sağlıktır, lezzettir... Binlerce yıllık bir kültürdür... Hayattır... Sıkılan ilk danedir, süzülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir... Alınteridir... Sevinçtir... Mutluluktur...Zeytinyaği yaşama biçimidir... Sadakattır... Tutkudur... Berekettir... Ciddiyettir... Zeytinyaği bizim için bir gelenektir..."

Blogged with the Flock Browser

3 önemli ders

'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.

Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.'

(Afrika Atasözü )

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer.

DERS ALMAK

ÜÇ HİKÂYE - ÜÇ DERS - BİR SÖZ

1.Hikâye

Kavak Ağacı ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.

2. Hikâye

En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:

-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.

-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,

-Neden olmasın, dedi çiftçi.

-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.

3. Hikâye

Geleceğini biliyordum…

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,

-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.

Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.

-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…

-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.

Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:

-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir. Sözleriniz de durmak da önemlidir.

www.hikmet.freevar.com


Blogged with the Flock Browser