17 Haziran 2008 Salı

Turizmci bir arkadaşın yazısı

UMUTLAR ve GÜNLER AZALIRKEN..


Umutla beklediğimiz 2008 yaz sezonuna girdik en sonunda, ama ne giriş??? Ne yazık ki yine beklentilerin altında başlayan bir sezon başlangıcıydı. Fuarlardan büyük umutlarla dönmüştük ama sonucu hüsran desem çok mu karamsar bir tablo çizmiş olurum diye ikilemde kaldım. Öyle ya da böyle olumsuz başladı, çok değil birkaç yıl önce Nisan ayını yitirmeyelim Kemer’de derken artık Mayıs ayını yitirmeyelim düşüncesi ortalıkta dolaşmaya başladı. Bu gidişle Mayıs da elden gitti. Zaten Ekim ayını çoktan verdik, bize kala kala Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayının ilk onbeş günü kaldı. Toplamda 107 gün özünde. Hadi 3-5 günde Mayıs sonundan verelim, ayıp olmasın. Etti yuvarlak toplamayla 115 gün.

Aslan yürekli Kemer’li otelciler bu 115 günde hem kazanacak, hem gelen konukları kazandığıyla mutlu edecek, hem çalışanlarının aylıklarını ve vergilerini, hem de devlete olan öteki kalem vergilerini verecek. Geçelim arkadaşlar geçelim, bu gidişle otelciliği havamızda, karamızda ve de denizimizde bulamayacağız. Giderlerin söylenilenlerin tam tersine korkunç derecede arttığı, düşük döviz kurları nedeniyle o bağlamda da bir şeylerin kazanılamadığı günlerin içindeyiz. Silkelenip bir yerleri silkelememizin zamanı geldi de geçiyor. Bu gidişle otelcilik diye bir şey kalmayacak ülkemizde. Bunca olumsuzlukların yanında birde işi çok bilen üstler otelciliği otelcilik olmaktan iyice çıkarıyor. Yazık ki zıvanadan çıktık iyice.

1982 yılında girdiğim Mersin Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’ndan bu yana otelcilikle uğraşıyorum. Okulum dört yıllıktı. Üçüncü yılında zorunlu stajyerlikle sektöre Turban Marmaris Tatil Köyü’nde komi olarak başladım. Bu geçen 23 yılda toplam 9 ayrı tesiste Komilikten başka Garsonluk, Barmenlik, Resepsiyonistlik, Önkasiyerlik, Night Editörlük (Gece Önbüroculuğu), Depoculuk, Market Sorumluluğu, Satınalma Sorumluluğu, Satınalma Müdürlüğü, İnsan Kaynakları Müdürlüğü ve Genel Müdürlük yaptım, yapmayı da sürdürmeye çalışıyorum. Ancak öyle bir süreçten geçmekteyiz ki sektöre duyulan güven olayı, sektördekilerin birbirine güven olayı hemen hemen hiç kalmadı. Çalışanlar nitelikli olsun ya da olmasın acaba yarın işten atılacak mıyım korkusuyla hizmet verememeye başladı, çünkü başlarında o işi çok iyi bilenler vardı. O işi çok iyi bilenler ellerinde o anda olduğu sandıkları güçle asıp kesmeye, yıkıp dökmeye başladılar, çünkü onlardan daha iyi bilenler olamazdı, o harcamak istedikleri ötekiler okumuş da olsalar, yıllarını sektöre vermiş olsalar da.

İşi gerçekten bilen çalışan arkadaşlar, hanımlar, beyler, silkinin bu böyle gitmez. Böyle giderse ne turizm ne otelcilik kalır. Sektörümüz neden kan yitiriyor gün geçtikçe sanıyorsunuz, bu gerçekten her işi bildiğini sanıp gerçekte hiçbirşeyden anlamayan bu hırtapozlardan, başka büyükçe bir nedeni yok. Çok güzel tesislere sahip olmamıza karşın, bu işi çok bilenlerle bağlantılı olarak verilmesi gerekip de verilemeyen hizmetten kaynaklanıyor bu kan yitimimiz.

Yasalarla otelde tam yetkili olacakların özellikleri bir an önce belirlenmeli ve yürürlüğe girmeli, çalışanların belirli oranlarda otelcilikle ilgili eğitim alma zorunluluğu konulmalı. O işi çok iyi biliyorum diyen ama özünde bilgisi yalnızca belirli bir nedene bağlı olanlar sektörden olabildiğince uzaklaştırılmalı. Değilse sektör elden gidiyor, gittikten sonra
ah vah etmemizin hiçbir anlamı olmayacak emin olun. Ben otelciyim ve bu durumu görmek beni çok yaralıyor, göz göre göre gittiğimiz nokta karanlık. Aydınlık bir otelcilik için gelin hep birlikte bir şeyler yapalım, çünkü sektörümüzden tümümüz öyle ya da böyle yararlanıyoruz, yok etmek bu denli kolay olmamalı. Yaşamak direnmektir, direnelim bu işbilmezlere karşı, değilse gün, o karanlıklarındır.

Kalın aydınlıkta, sağlıcakla..

Hiç yorum yok: